“Söyleyin onlara burası bağımsız bir Cumhuriyet’tir.”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulduğunu dünya ve tarih önünde ilan ediyoruz.” sözleriyle, 41 yıl önce bugün KKTC’nin kuruluşunu dünyaya haykırdı.
KKTC, Kıbrıs Türk halkının Ada’daki siyasi yaşamını devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği önemli bir dönüm noktası oldu.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1983’te bağımsızlığını ilan ettikten sonra sadece Türkiye tarafından tanındı.
2022 yılında Özbekistan’da Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları 9’uncu Zirvesi, Özbekistan’ın tarihi Semerkant şehrinde gerçekleştirildi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edildi. KKTC ilk kez kendi adıyla bir uluslararası kuruma kabul edilmiş oldu.
Kuruluşunun 41. yılı olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine ve bugüne kadar gelinen aşamalarına bakalım.
Kıbrıs’ta 1960’ta Ada’nın iki halkı olan Türkler ve Rumlar arasında ortaklık temeline dayanan uluslararası antlaşmalar uyarınca “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu.
Kıbrıslı Türkler, Rum silahlı gruplarca 1963’ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu ülke yönetiminden baskı ve şiddetle uzaklaştırıldı.
Yunanistan’da 1967’de yönetimi ele geçiren askeri darbe yönetimi, Kıbrıs’ta Boğaziçi ve Geçitkale köylerine saldırılar düzenledi.
Türkiye’nin anlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanacağı yönündeki ihtarı üzerine Yunanistan, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde adadan kuvvetlerini çekmek zorunda kaldı.
Bu gelişmeler üzerine Kıbrıs Türkleri, 29 Aralık 1967’de “1960 Anayasası tam anlamıyla işletilinceye kadar” kendi yönetimlerinin kendilerince sağlanması anlamına gelen “Kıbrıs Geçici Türk Yönetimi”ni kurdu.
Geçici yönetim, bir süre sonra “Kıbrıs Türk Yönetimi”ne dönüştürüldü. Bu yönetim biçimi, “Otonom Türk Yönetimi”nin ilan edildiği 1974’e kadar sürdü.
Ada’daki darbe haberi Ankara’ya ulaşınca Milli Güvenlik Kurulu toplandı
Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için kurulan EOKA-B’nin liderlerinden Nikos Sampson, Yunanistan’da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’u devirdi.
Ada’daki darbe haberi Ankara’ya ulaşınca Milli Güvenlik Kurulu toplandı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, toplantının ardından Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) Kıbrıs’a müdahale ihtimaline karşı hazırlık yapılması yönünde talimat verdi.
Türkiye, Ada’ya ortak müdahalede bulunulması için garantör devletlerden İngiltere’ye Ada’ya müdahale önerdi ancak İngiltere öneriyi kabul etmedi.
Başbakan Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ın talimatıyla Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlattı.
Böylece Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı önlenerek Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alındı. Harekatın başarıyla sonuçlanmasının ardından 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.
Taraflar arasında bir yıl sonra Viyana’da BM gözetiminde Kıbrıs Türk ve Rum tarafları arasında varılan nüfus mübadele anlaşması uyarınca Rumların güneye, Türklerin de kuzeye geçmesi sonucu Ada’da iki kesim meydana geldi.
Kıbrıs Türk Federe Meclisinde alınan kararla 15 Kasım 1983 tarihi, Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamının önemli bir dönüm noktası ve mücadelelerini devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiği bir gün oldu.
Meclis, aynı gün düzenlediği olağanüstü oturumda KKTC’nin kuruluşunu ve bağımsızlık bildirisini oy birliğiyle onayladı.
KKTC’nin kurulmasıyla Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkı ilan edilmiş oldu.
KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı ve dönemin Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanı Rauf Denktaş, cumhuriyetin ilan edildiği Meclis birleşiminin tamamlanmasından sonra Federe Meclis önünde toplanan halka ve öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, mücadelenin bitmediğini belirterek “Ne mutlu KKTC’nin Türk çocuklarına.” ifadelerini kullandı.
1983 yılında bağımsızlığını ilan eden KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş oldu.
KKTC Anayasası temsili demokrasiyi öngörüyor. Ülkede çok partili demokrasi uygulanıyor ve devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı, 5 yılda bir düzenlenen seçimle göreve geliyor.
Ekim 2020’de yapılan son cumhurbaşkanlığı seçimini Ersin Tatar kazandı.
Yasama yetkisinin 50 üyeli Cumhuriyet Meclisine ait olduğu ülkede yürütme yetkisi, Cumhurbaşkanı tarafından atanan başbakanın yönetiminde oluşturulan Bakanlar Kurulu’nda bulunuyor. Ülkede, milletvekilliği genel seçimleri de 5 yılda bir yapılıyor.
KKTC yaptırımlara maruz kaldı, Türkiye hariç hiçbir devlet KKTC’yi tanımadı
Kıbrıs’ın Türk ve Rum tarafları olarak ayrılmasından sonra KKTC uluslararası yaptırımlara maruz kaldı. Türkiye hariç hiçbir devlet KKTC’yi tanımadı.
Rumlar ile Türkler arasındaki ihtilafın çözümü için çeşitli girişimler yapıldı. Taraflar 1968’den bu yana defalarca bir araya geldi ancak müzakerelerin hiçbiri sonuç vermedi.
Ada’daki iki taraf arasındaki ilk görüşmeler 1968’de başladı.
Türk tezinin yerel özerklik şeklinde ortaya konduğu bu görüşmeler, 1971 yılı sonuna kadar sürdü. 1972-1974 döneminde görüşmelere Türkiye ve Yunanistan’dan uzmanların katılmasıyla devam edildi. Bu görüşmeler de 15 Temmuz 1974 Rum/Yunan darbesiyle son buldu.
1974 sonrasında, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, Ada’da yaşananlar ve gerçekler temelinde iki toplumlu, iki kesimli federasyon modelini benimsedi.
Bu çerçevede 1975-1997 yılları arasında sürdürülen çeşitli müzakereler bir federasyonun oluşturulmasına yönelik olarak cereyan etti. Ancak Rum tarafı, egemenliğini Kuzey’e de yaymaya çalışan bir politika izledi ve müzakerelerde devlet yapısını bu amaca yönelik olarak şekillendirmeye çalıştı.
2 Ağustos 1975 tarihinde Viyana’da BM gözetiminde Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides arasında bir nüfus mübadele anlaşmasına varıldı.
BM Barış Gücü aracılığıyla uygulanan bu anlaşmayla Kuzey’den Güney’e yaklaşık 120 bin Rum, Güney’den Kuzey’e de 65 bin Türk geçti, böylece nüfus bakımından homojen iki kesim meydana geldi. Bu iki kesim, 180 kilometre boyunca uzanan ve genişliği 5 metre ile 7 kilometre arasında değişen bir ‘ara bölge’ ile birbirinden ayrıldı.
12 Şubat 1977 tarihinde yapılan Denktaş-Makarios görüşmesi sonucunda ilk Zirve Anlaşması kabul edili. Dört maddeden oluşan bu anlaşma ile iki toplumlu federal bir cumhuriyet kurulması kararlaştırıldı.
Mayıs 1979’da yine Kıbrıs Türk tarafının çağrısı üzerine yapılan Denktaş-Kiprianu görüşmesinde İkinci Zirve Anlaşması ortaya çıktı. Bu anlaşma, 1977 anlaşmasını teyit etti ve iyi niyet ve karşılıklı güven ortamı yaratılmasının önemini vurgulayan bir madde içerdi.
9 Ağustos 1980’de başlayan görüşmelerde gündeme gelen belge, iki kesimlilik ve güvenlik kavramlarını ilk kez açıkça zikrediyor. Kıbrıs sorununun anayasal yönünün federal, toprak yönünün de iki kesimli çözüme kavuşturulacağına ilişkin formül bu belgeden kaynaklanıyor.
15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini tayin etme hakkına dayanılarak ve siyasi eşitliği vurgulanarak ilan edildi. Bu yola gidilirken federasyon tezi muhafaza edildi ve Rum tarafına barış ve çözüm çağrısında bulunuldu.
Kıbrıs sorununa çözüm arama çabaları 1990 yılının ilk aylarından itibaren tekrar hareketlilik kazandı ve giderek yoğunlaştı. Bu çabaların sonucunda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının da aktif katkılarıyla BM Genel Sekreteri Butros Ghali, “Fikirler Dizisi” adını taşıyan ve gayrı resmi nitelikte olan bir anlaşma çerçevesi taslağı oluşturdu ve bunu taraflara iletti.
Anılan belge bir bütünlük taşımakta olup bütünü üzerinde anlaşma sağlanmadıkça, müstakil konularda sağlanabilecek anlaşmaların geçersiz olacağı kabul edildi.
Rum tarafında yapılan Şubat 1993 Başkanlık seçimlerini Fikirler Dizisi’ne karşı çıkarak kazanan Klerides, iş başına gelir gelmez Fikirler Dizisi’ni müzakere etmeyeceğini, esas tercihlerinin Avrupa Birliği (AB) üyeliği yönündeki çabalarını yoğunlaştırmak olduğunu açıkladı. Nitekim bundan sonra, Rumlar AB üyeliği yönündeki gayretlerini, Yunanistan’ın da yardımıyla geliştirmeye başladı.
GKRY, aldığı tek yanlı bir kararla Kıbrıs Türk tarafı ile diyaloğu kesi, Mart 1995’de
GKRY’ye AB’nin adaylık statüsü de vermesiyle, tamamen AB üyeliğine odaklandı.
Yunanistan ve GKRY arasında Kasım 1993’te “Ortak Savunma Doktrini” yürürlüğe girdi. Anılan doktrin çerçevesinde Baf Askeri Havaalanı inşa edili, Terazi deniz üssünün inşa edilmesine ve bunlara ek olarak, S-300 füzelerinin Rusya’dan alımına karar verildi. GKRY, Batılı ülkelerin de baskısıyla S-300’lerin Ada’da konuşlandırılmasıyla ilgili kararını, Türkiye’nin girişimleri çerçevesinde Aralık 1998’de iptal etmek zorunda kaldı. Füzeler Girit’e konuşlandırıldı.
Rum tarafı her seferinde çeşitli sebeplerle içerisinde BM önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan şartlar öne sürdü.
11 Kasım 2002 tarihinde “Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temeli” adı altında taraflara sunulan belge daha sonra Annan Planı olarak anılmaya başlandı.
Denktaş ve o zamanki Rum lideri Tasos Papadopulos, “Annan Planı” çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004’te iki tarafta referanduma sunuldu.
Rum halkının yüzde 75,83’ü planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen yüzde 64,91 çoğunlukla plana “evet” dedi.
Kıbrıslı Türklerin ‘evet’ diyerek çözümden yana tavır koyması, KKTC’ye bazı esneklikler sağladı. En başta, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 28 Mayıs 2004’te Güvenlik Konseyine sunduğu raporda, Kıbrıslı Türklere uygulanan ambargonun kaldırılması çağrısında bulundu.
Annan, birleşme yönünde oy kullanan Kıbrıslı Türklere baskı yapmanın haksızlık olduğunu belirtti.
Dönemin Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları da referandum öncesi KKTC’ye yönelik izolasyonların kaldırılmasına ilişkin bir karar almışlardı. AB Komisyonu, ticari ve mali uygulamalardan oluşan ve AB ülkeleri ile Kuzey Kıbrıs arasında doğrudan ticareti öngören bir yardım paketi hazırladı.
Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin engelleme çabaları yüzünden bu paketin bir kısmı gecikmeli hayata geçti, bir kısmı ise askıya alındı.
Referandumun hemen ardından 1 Mayıs 2004’te Rum yönetimi, Ada’daki diğer ortak yok sayılarak “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında AB’ye tam üye yapıldı.
2004 yılı içinde Kıbrıslı Türkler için başlıca olumlu bir gelişme, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısında gerçekleşti. KKTC’nin statüsü, “Kıbrıs Müslüman Türk Cemaati”nden “Kıbrıs Türk Devleti”ne çıkarıldı. Müslüman ülkelere de KKTC üzerindeki izolasyonu kaldırma çağrısı yapıldı.
Annan Planı referandumunun ardından KKTC kurumlarının bazı uluslararası politik, sportif, bilimsel, turistik ve kültürel örgütlere üyelikleri de arttı.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Mayıs 2015’te göreve gelmesinin ardından BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin ara buluculuğunda müzakereler yeniden başladı.
Bu çerçevede Kıbrıs sorununa çözüm üretmek, Ada’da kalıcı barış ve istikrarı sağlamak amacıyla yürütülen müzakereler İsviçre’nin Mont Pelerin kasabasında 7-11 Kasım 2016 ve 20-21 Kasım 2016’da iki turlu gerçekleşti.
Son olarak İsviçre’nin Crans Montana kentinde 28 Haziran 2017’de tekrar başlayan ve yaklaşık 10 gün yoğun şekilde devam eden Kıbrıs Konferansı da Kıbrıs müzakerelerinde çözüme en çok yaklaşılan süreçlerden biri oldu.
Görüşmeler, güvenlik ve garantiler başlığında uzlaşma sağlanamadığı nedeniyle başarısızlığa uğradı.
Rum kesimi, garantör ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin adadan askerlerini çekmesi, KKTC ve Türkiye tarafından reddedildi.
2021’in nisan ayında Cenevre’de düzenlenen gayri resmi Kıbrıs görüşmesinde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, tarafların yeterli bir ortak zeminde buluşamadıklarını açıklamıştı.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Temmuz 2022’de, Kıbrıs Rum tarafına 4 sayfadan ve 4 maddeden oluşan iş birliği önerisi sundu. İş birliği önerileri hidrokarbon, elektrik, yenilenebilir enerji ve su konusunu içeriyor.
Türkiye, KKTC’yi tanıyan ve her koşulda destekleyen tek devlet
Türkiye, kurulduğu günden bu yana ambargo ve izolasyonlar altında olan KKTC’yi tanıyan ve her koşulda destekleyen tek devlet oldu.
KKTC’nin kuruluşuna giden yolda bir yandan tüm diplomatik kanalları zorlayan Türkiye, diğer yandan diplomasi yanıtsız kaldığında Kıbrıs Türkü’nün varlığını güvence altına almak için 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı ile sahada varlık gösterdi.
Türkiye’nin garantörlüğü, KKTC’nin kuruluş sürecine olumlu yansıyan en önemli unsurlardan biri oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası her toplantıda yaptığı açıklamada, KKTC’yi tanıma konusunda çağrıda bulunuyor:
“Uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletler prensipleriyle çelişir şekilde, ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine yönelik zulme son vermeye ve bir an önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanımaya davet ediyoruz”
Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları 9’uncu Zirvesi, Özbekistan’ın tarihi Semerkant şehrinde gerçekleştirildi.
Türkiye’nin de kurucu üye olduğu Türk Devletleri Teşkilatına KKTC gözlemci üye olarak kabul edildi.