Dünyada ticaretin çok büyük kısmı deniz yoluyla sağlanıyor. Ancak son yıllarda gelişen riskler bu durumu doğrudan etkiliyor. Rusya-Ukrayna savaşı ya da İsrail’in Orta Doğu’yu ateşe atan adımları akla gelen ilk örnekler. Özellikle Husilerin Süveyş Kanalı çevresindeki tutumu yeni bir gerçekliği beraberinde getirdi.
İşte tam da böyle bir ortamda geçtiğimiz günlerde dikkate değer bir nakliye yaşandı. Rusya Petersburg’dan yola çıkan dev bir ticaret gemisi, Kuzey Deniz Yolu rotasını kullanarak 3 haftadan kısa bir sürede Çin’in Şanghay Limanı’na ulaştı. Çok değil 10 yıl önce bu hattın bir ticaret gemileri tarafından kullanılması ‘hayal’ olarak adlandırılıyordu.
‘Dev bir gemi’ diyoruz çünkü önceki yıllarda bu yolu kullanan nispeten küçük ölçekli platformlar olmuştu. Ancak bu seferki yolculuk 294 metre uzunluğundaki Flying Fish 1 gemisiyle yapıldı. Böylece ilk kez bu denli büyük bir sivil platform ‘buz kırıcı gemilere ihtiyaç duymadan’ Rusya’dan çıkıp Çin’e varabildi.
Küresel krizlerin üst üste geldiği ve doğu ile batı blokları arasında hattın giderek keskinleştiği dönemde yeni bir rotanın ortaya çıkması elbette önemli. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğretim Görevlisi Diren Doğan bölgeyi yakından takip eden isimlerden. Kendisiyle hem bu yolculuğun neden önemli olduğunu hem de yakın gelecekteki beklentilerini konuştuk.
Diren Doğan’ın yanıtlarına geçeceğiz ama önce daha net anlaşılabilmek için bazı bilgileri paylaşalım. Söz konusu gemi eğer Süveyş Kanalı’nı kullansa Çin’e varışı iki hafta daha uzun sürecekti. Ancak bu rota Husi saldırıları nedeniyle zaten pek tercih edilmiyor. Ve bunun yerine Ümit Burnu dolaşılıyor. Haliyle Kuzey Deniz Rotası buraya göre de neredeyse yarı yarıya daha kısa bir çözüm sunuyor.
Hal böyleyken acaba ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin pek de söz sahibi olamayacağı yeni bir rota mı oluşuyor diye merak ediyoruz.
Diren Doğan, Flying Fish 1 gemisinin deniz ticareti ve kritik su yollarının geleceği için bir başlangıç olduğu görüşünde. Herhangi bir buz kıran gemisi olmadan ve hızını kesmeden rotasını tamamlaması sürecin bam teli.
Bugüne kadar ağırlıklı olarak ticaret yollarının güvenliğini konuştuk. Diren Doğan ise gerek Ortadoğu’daki gerilimlerin yoğun kullanılan su yollarını işlevsiz bırakması gerekse küresel sistemde yaşanan dönüşüm dalgasının başka bir meseleyi daha gündeme taşıdığı kanaatinde. Bahsettiği konu alternatif güzergahlar…
Bu açıdan Çin ve Rusya’ya ait taşımacılık firmaların bu su yolunu kullanmada ne kadar hevesli olduklarını yakın geçmişte gördüğümüzü anımsatıyor. Yalnızca bu yıl içerisinde Arktik üzerinden 20 taşımacılık seferi olduğu bilgisini veriyor Doğan.
“Özellikle iklim değişikliğinin etkisiyle yaz aylarında kısmen zararsız bir rota halini alıyor Arktik. Böylece ilerleyen süreçte mevsimsel ve belki yıllık kullanımlar için yoğun tercih edilebilecek bir rota olacağını gösteriyor.” görüşünü paylaşıyor.
Arktik dediğimiz akla ABD ve Rusya geliyor. Çin’in dünyanın dört bir yanında görsek de kutup bölgesinde etkisi sınırlı. Pekin’in yakın gelecekte burada daha görünür olup olmayacağını soruyoruz Diren Doğan’a:
“Öncelik doğal olarak buraya kıyıdaş olan ülkelerin. Ancak burası aynı zamanda tüm dünyanın stratejilerini yönlendirdiği bir bölge. Taşımacılıktaki potansiyeli, zengin doğal kaynakları, enerji rezervleri, iklim araştırmaları için sahip olduğu rol akla ilk gelenler. Ancak hepsinden önemlisi küresel jeopolitik rekabette sahip olduğu konum…
Çin, 2018’de yayınlanan Arktik Politika belgesiyle büyük bir adım atmıştı. Ayrıca ‘Kuşak-Yol Girişimi’nin Arktik İpek Yolu rotası da pas geçilmemeli. Pekin yönetimi aslında bu hamlelerle Arktik stratejisini ilan etmiş oluyor.
Kendini ‘Yakın Arktik Devleti’ olarak tanımlayan Çin’in hedefleri geniş olsa da özellikle Rusya ve ABD’ye nazaran imkanları o kadar fazla değil. Bu durum Arktik’te adının ABD ve Rusya’dan sonra gelmesine neden oluyor.”
Arktik’te kesintisiz bir varlık bulundurmanın temel yollarından biri güçlü buzkıranlara sahip olmak ve bu alanda Rusya’nın eli oldukça güçlü. Ancak madalyonun bir de askeri amaçlar tarafı var. Diren Doğan bu konuyu ABD ile anlatmaya başlıyor. Bölgedeki diğer kıyıdaş ülkelerle müttefiklik ağı bulunan ve bunu son yıllarda NATO üzerinden iyice güçlendiren ABD öne çıkıyor.
Doğan bu noktada ilginç bir parantez açıyor. “Arktik stratejisini ekonomik öncelikler ve küresel rekabet merceğinden yürütmek isteyen Çin için burada kıran kırana bir mücadeleye girmek için şartlar henüz tam oluşmamış gibi duruyor.” diyor.
Peki, bunun yerine nasıl bir yol izlenebilir? Bunun yanıtını da veriyor Diren Doğan:
“Bunun yerine Çin adımlarını daha zamana yayılmış bir şekilde, sessiz, dolaylı ve bölgedeki Arktik ülkelerini de ‘Çin Tehdidi’ konusunda kışkırtmadan atmayı amaçlıyor.
Burada son olarak altı çizilmesi gereken bir husus var… Arktik, Çin için çok önemli bir B planı aslında. ABD’nin Çin’i Asya-Pasifik Bölgesi’nde çevreleme stratejisini düşündüğümüz zaman, Arktik bölgesi bu çevrelemeden kaçmanın ve Çin’in ürettiği mamullerin Malakka Dilemmasına takılmadan geçmesinin anahtarını elinde tutan bir potansiyele sahip.
Her ne kadar günümüzde Çin ile Arktik arasında popüler analizler veya söylemler duymuyor olsak da Çin’in dikkatinin her daim orada olduğunu net olarak söyleyebiliriz.”